“Ciddi ve iyi bir felsefi çalışması tamamen nüktelerle yazılabilir” Ludwig Wittgenstein
Slavoj Zizek’in diğer kitaplarının aksine yazılarından derlenen nükteler, fıkralar ve şakalar onun felsefi, politik, psikanalitik düşünceleri için bir dizin sağlıyor. Zizek’e gore nükte felsefi bir içgörünün kısa yolu olan eğlenceli hikayelerdir
“Emniyet teşkilatındaki rüşvetçiliği dalgaya alan eski bir Yugoslav fıkrası vardır: Bir polis habersizce evine gider ve karısını besbelli şehvete ve heyecana kapılmış halde yataklarında çırılçıplak yaterken bulur. Acaba onu başka bir adamla bastım mı diye şüpheye kapılıp odanın etrafını yoklamaya başlar. Kocası yatağın altına bakmak için eğildiğinde karısının beti benzi atar; ama iki saniye süren fısıldaşmadan sonra, polis yüzünde tatmin olmuş, halinden memnun bir sırıtışla doğrulup ‘Kusura bakma canım, yanlış alarmmış. Yatağın altında kimse yok!’ der. Elinde ise sıkı sıkı kavradığı, yüksek meblağda bir deste para vardır.”
“Öteki’nin bilgisinin anahtar rolünü örneklemek üzere Lacancılar arasında yıllardır klasik bir fıkra anlatılır: Kendisini darı tanesi sanan bir adam akıl hastanesine kaldırılır, orada doktorlar onu bir darı tanesi olmadığına, insan olduğuna inandırmak için ellerinden geleni yapar; fakat iyileşip (darı tanesi değil de insan olduğuna inanıp) hastaneden ayrılmasına izin verildikten sonra, çok geçmeden tir tir titreyerek ve ödü kopmuş bir halde geri gelir – kapıda duran bir tavuğun kendisini yiyeceğinden korktuğunu söyler. ‘Dostum,’ der doktoru, ‘sen darı tanesi değil de insan olduğunu çok iyi biliyorsun.’ ‘Ben biliyorum tabii ki,’ diye cevap verir hasta, ‘peki ya tavuk biliyor mu?’”
“Ciddi ve iyi bir felsefi çalışması tamamen nüktelerle yazılabilir” Ludwig Wittgenstein
Slavoj Zizek’in diğer kitaplarının aksine yazılarından derlenen nükteler, fıkralar ve şakalar onun felsefi, politik, psikanalitik düşünceleri için bir dizin sağlıyor. Zizek’e gore nükte felsefi bir içgörünün kısa yolu olan eğlenceli hikayelerdir
“Emniyet teşkilatındaki rüşvetçiliği dalgaya alan eski bir Yugoslav fıkrası vardır: Bir polis habersizce evine gider ve karısını besbelli şehvete ve heyecana kapılmış halde yataklarında çırılçıplak yaterken bulur. Acaba onu başka bir adamla bastım mı diye şüpheye kapılıp odanın etrafını yoklamaya başlar. Kocası yatağın altına bakmak için eğildiğinde karısının beti benzi atar; ama iki saniye süren fısıldaşmadan sonra, polis yüzünde tatmin olmuş, halinden memnun bir sırıtışla doğrulup ‘Kusura bakma canım, yanlış alarmmış. Yatağın altında kimse yok!’ der. Elinde ise sıkı sıkı kavradığı, yüksek meblağda bir deste para vardır.”
“Öteki’nin bilgisinin anahtar rolünü örneklemek üzere Lacancılar arasında yıllardır klasik bir fıkra anlatılır: Kendisini darı tanesi sanan bir adam akıl hastanesine kaldırılır, orada doktorlar onu bir darı tanesi olmadığına, insan olduğuna inandırmak için ellerinden geleni yapar; fakat iyileşip (darı tanesi değil de insan olduğuna inanıp) hastaneden ayrılmasına izin verildikten sonra, çok geçmeden tir tir titreyerek ve ödü kopmuş bir halde geri gelir – kapıda duran bir tavuğun kendisini yiyeceğinden korktuğunu söyler. ‘Dostum,’ der doktoru, ‘sen darı tanesi değil de insan olduğunu çok iyi biliyorsun.’ ‘Ben biliyorum tabii ki,’ diye cevap verir hasta, ‘peki ya tavuk biliyor mu?’”