“…Ben kimsenin canını yakmadım, onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler…”
“Babamı sevmem,” dedikçe anasını daha bir seviyordu belki de… Ne kadar hırçın olursa olsun, ne kadar sert ve bitirim olursa olsun ve şu koca ülke için
“Çirkin Kral” namıyla ne kadar ulaşılmaz olursa olsun, anasının dizleri dibinde, kolları altında kara kuru bir oğlandır, Yılmaz Güney...
“Çocukluğumda portakal yiyemediğim günler olmuştu. Bugün bana Altın Portakal veriyorlar.
Şimdi portakalın altınına sahibim.
Nasıl gurur duymayayım? Çocukken altın portakal değil, bildiğimiz portakalı bile alacak param yoktu…”
“…Ben kimsenin canını yakmadım, onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler…”
“Babamı sevmem,” dedikçe anasını daha bir seviyordu belki de… Ne kadar hırçın olursa olsun, ne kadar sert ve bitirim olursa olsun ve şu koca ülke için
“Çirkin Kral” namıyla ne kadar ulaşılmaz olursa olsun, anasının dizleri dibinde, kolları altında kara kuru bir oğlandır, Yılmaz Güney...
“Çocukluğumda portakal yiyemediğim günler olmuştu. Bugün bana Altın Portakal veriyorlar.
Şimdi portakalın altınına sahibim.
Nasıl gurur duymayayım? Çocukken altın portakal değil, bildiğimiz portakalı bile alacak param yoktu…”