"Nahid Sırrı Örik'in tutumu, İkinci Meşrutiyet'ten, İttihat ve Terakki'den, Sultan Hamid'den söz açan öteki romancıların tutumlarına hiç mi hiç benzemiyor: İttihat ve Terakki'nin zorbalığına karşı çıkıyorlardı o romancılar ama hiçbirinin aklından 31 Mart'ı sevimli göstermek ya da Sultan Hamid'i tutmak geçmiyordu; oysa Nahid Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana." diyen Fethi Naci, Balzac'tan örnekleyerek, nasıl ki onun kralcı oluşu toplumsal gerçekliği nesnel gelişmesi içinde vermesine engel olmamışsa, Nahid Sırrı'nın Sultan Hamid'den yana olmasının da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olamadığını belirtiyor. "Romanı ve Nahid Sırrı'yı asıl farklılaştıran, Abdülhamid'i ele alışındaki soğukkanlılık." diyen Ömer Türkeş ise farklı düşünüyor: "Yazar; 'Otuzüç yıllık saltanatının bütün suçları ve özellikle cahilliğiyle kuruntusunun ürünü olan günahları yanında, Sultan Hamid'in iyi tarafları da yok değildi' diyerek, -ideolojik nedenlerle farklı tarihleri yazılan- Abdülhamid'i, 'ne ulu hakan, ne kızıl sultan' olarak görür." Osmanlıca'ya son derece hakim olan yazarın akıcı dili, bu tarihi romanın keyifle okunmasını sağlıyor.
"Nahid Sırrı Örik'in tutumu, İkinci Meşrutiyet'ten, İttihat ve Terakki'den, Sultan Hamid'den söz açan öteki romancıların tutumlarına hiç mi hiç benzemiyor: İttihat ve Terakki'nin zorbalığına karşı çıkıyorlardı o romancılar ama hiçbirinin aklından 31 Mart'ı sevimli göstermek ya da Sultan Hamid'i tutmak geçmiyordu; oysa Nahid Sırrı Örik'in gönlü de, kafası da Sultan Hamid'den yana." diyen Fethi Naci, Balzac'tan örnekleyerek, nasıl ki onun kralcı oluşu toplumsal gerçekliği nesnel gelişmesi içinde vermesine engel olmamışsa, Nahid Sırrı'nın Sultan Hamid'den yana olmasının da toplumumuzun belirli bir tarihsel kesitini bütün gerçekliğiyle yansıtmasına engel olamadığını belirtiyor. "Romanı ve Nahid Sırrı'yı asıl farklılaştıran, Abdülhamid'i ele alışındaki soğukkanlılık." diyen Ömer Türkeş ise farklı düşünüyor: "Yazar; 'Otuzüç yıllık saltanatının bütün suçları ve özellikle cahilliğiyle kuruntusunun ürünü olan günahları yanında, Sultan Hamid'in iyi tarafları da yok değildi' diyerek, -ideolojik nedenlerle farklı tarihleri yazılan- Abdülhamid'i, 'ne ulu hakan, ne kızıl sultan' olarak görür." Osmanlıca'ya son derece hakim olan yazarın akıcı dili, bu tarihi romanın keyifle okunmasını sağlıyor.