Merhaba,
Bu sayımızı hazırlarken ülkemiz tarihinin büyük doğa olaylarından birini daha yaşadı. Acı hepimizin acısı, bu yarayı sarmak da hepimizin görevi. Ama merkezi ve yerel yönetimlerin, görevi kamu hizmeti olan kişi ve kurumların sorumsuzca kararlarının yol açtığı sonuçları da sorgulamak hepimizin görevi.
"İdarenin hiçbir eylem ve işlemi, hiçbir halde, yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz.” derdi, 1961 Anayasamız. Bu ilkeyi budaya budaya ulaştığımız nokta, bağımsız yargının ve yargı denetiminin işlemediği toplumsal kültürdür. Son acı örnekte de bir kez daha görüldüğü gibi topluma karşı sorumluluk yerini keyfi yönetime, keyfi bireysel kararlara bırakmıştır.
"Depreme dayanıklı” denerek satışa sunulan yeni binalar, ilk depremde yerle bir olmuşsa o binaları yapanın da, o binaların önce projelerine sonra oturma izinlerine imza atanların da, bu süreçlerdeki herkesin sorumluluğu vardır. Gelecek günlerde bu sorumlulardan yargı önünde hesap sorulup sorulmayacağını hep birlikte göreceğiz. Evleri, havaalanı pistleri, karayolu viyadükleri depreme karşı dayanıklı yapılamayan bir ülkenin neye ne kadar dayanacağını kim bilebilir... Yıllardır ülkenin dört bir köşesini kapsıyoruz diye dağa taşa ilanlar veren, duyurular yapan telefon şirketleri, internet sağlayıcıları büyük birer yalancı mıdır? Yıkılan yapılar altında can veren binlerce yurttaşın anısı bu soruların cevaplarını duyabilecek mi? Sorumluların sorumluluklarını taşımadıkları bir geri ülkenin görünümüdür bu. Dünya yeşil enerji dönüşümüyle yeni bir çağa girerken ülkemiz sorumluları yargı önüne çıkaramayan bir çaresizlik içinde olamaz.
* *
Bu sayımızda Tuncay Çavdar, 1962’de Milano’da Nâzım Hikmet’le geçirdiği iki günü ilk kez dergimize anlattı.
Oğuz Demiralp, geçen sayımızdaki "Tanpınar ve Paris” yazısının devamı sayılabilecek "Tanpınar ve Paris’te Resim” yazısıyla büyük yazarımızın yaşamının derinliklerinde bizleri dolaştırmayı sürdürüyor.
Tahir Abacı çağdaş şiirimizin değerli ozanlarından Enver Gökçe’nin acılı yaşamı ve çevresindeki tartışmalara değiniyor.
Faruk Duman uzaklarda bir coğrafyadan güncesini sürdürüyor.
Birçok önemli kitabın çevirmeni Celal Üster, öykücü kimliğiyle ilk kez dergimiz sayfalarında.
Atilla Birkiye 100. Doğum Yılında Oktay Akbal’ı kişisel tanıklıkları çevresinde yeniden değerlendiriyor.
Taner Ay, İstanbul tarihinden ilginç bir sayfa açıyor.
Hakan Savaş, kültür dünyamızın bulunmaz kişiliklerinden Onat Kutlar’ı anıyor.
Taner Gülen, felsefenin temel konuları üstüne düşünmeyi sürdürüyor.
Daha pek çok değerli yazı, şiir, çeviri şiir ve öykülerle okurlarımıza ulaşabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz bir kez daha.
Acılardan uzak, iyi okumalar...
Merhaba,
Bu sayımızı hazırlarken ülkemiz tarihinin büyük doğa olaylarından birini daha yaşadı. Acı hepimizin acısı, bu yarayı sarmak da hepimizin görevi. Ama merkezi ve yerel yönetimlerin, görevi kamu hizmeti olan kişi ve kurumların sorumsuzca kararlarının yol açtığı sonuçları da sorgulamak hepimizin görevi.
"İdarenin hiçbir eylem ve işlemi, hiçbir halde, yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz.” derdi, 1961 Anayasamız. Bu ilkeyi budaya budaya ulaştığımız nokta, bağımsız yargının ve yargı denetiminin işlemediği toplumsal kültürdür. Son acı örnekte de bir kez daha görüldüğü gibi topluma karşı sorumluluk yerini keyfi yönetime, keyfi bireysel kararlara bırakmıştır.
"Depreme dayanıklı” denerek satışa sunulan yeni binalar, ilk depremde yerle bir olmuşsa o binaları yapanın da, o binaların önce projelerine sonra oturma izinlerine imza atanların da, bu süreçlerdeki herkesin sorumluluğu vardır. Gelecek günlerde bu sorumlulardan yargı önünde hesap sorulup sorulmayacağını hep birlikte göreceğiz. Evleri, havaalanı pistleri, karayolu viyadükleri depreme karşı dayanıklı yapılamayan bir ülkenin neye ne kadar dayanacağını kim bilebilir... Yıllardır ülkenin dört bir köşesini kapsıyoruz diye dağa taşa ilanlar veren, duyurular yapan telefon şirketleri, internet sağlayıcıları büyük birer yalancı mıdır? Yıkılan yapılar altında can veren binlerce yurttaşın anısı bu soruların cevaplarını duyabilecek mi? Sorumluların sorumluluklarını taşımadıkları bir geri ülkenin görünümüdür bu. Dünya yeşil enerji dönüşümüyle yeni bir çağa girerken ülkemiz sorumluları yargı önüne çıkaramayan bir çaresizlik içinde olamaz.
* *
Bu sayımızda Tuncay Çavdar, 1962’de Milano’da Nâzım Hikmet’le geçirdiği iki günü ilk kez dergimize anlattı.
Oğuz Demiralp, geçen sayımızdaki "Tanpınar ve Paris” yazısının devamı sayılabilecek "Tanpınar ve Paris’te Resim” yazısıyla büyük yazarımızın yaşamının derinliklerinde bizleri dolaştırmayı sürdürüyor.
Tahir Abacı çağdaş şiirimizin değerli ozanlarından Enver Gökçe’nin acılı yaşamı ve çevresindeki tartışmalara değiniyor.
Faruk Duman uzaklarda bir coğrafyadan güncesini sürdürüyor.
Birçok önemli kitabın çevirmeni Celal Üster, öykücü kimliğiyle ilk kez dergimiz sayfalarında.
Atilla Birkiye 100. Doğum Yılında Oktay Akbal’ı kişisel tanıklıkları çevresinde yeniden değerlendiriyor.
Taner Ay, İstanbul tarihinden ilginç bir sayfa açıyor.
Hakan Savaş, kültür dünyamızın bulunmaz kişiliklerinden Onat Kutlar’ı anıyor.
Taner Gülen, felsefenin temel konuları üstüne düşünmeyi sürdürüyor.
Daha pek çok değerli yazı, şiir, çeviri şiir ve öykülerle okurlarımıza ulaşabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz bir kez daha.
Acılardan uzak, iyi okumalar...