“Sevgili çocuk, demir yürekli kadınım! Korkular, acılar ve zulüm yenilecektir bir gün… İnsanoğlunun yıkılmaz inancı ezecektir vahşeti… Mutlaka ezecektir… İnsanları taş duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır… Taş duvarlar, kelepçeler, zincirler, demir kapılar yok olacaktır…
Sevgili… Bahar bütün kuşları, çayırları ve çiçekleri ile geldi… Bahar biziz sevgili, biziz baharı yaşatan… Bahar yeni baharlara varacak içimizde… Ağaç, kuş, çiçek bizimle güzeldir sevgili… Çünkü ona can veren biziz…
Otuz sekiz yaşım, ranzam ve taş duvarım…
Parmaklığım… Kelepçem… Kırlangıç kuşları ve
Oğlum ve karım ve anam… Hepiniz... Merhaba!”
5 Nisan 1974
-Yılmaz Güney
Selimiye Mektupları, siyasi görüşleri ve eylemleri gerekçe gösterilerek 1972-1974 yılları arasında mahkum edilen Yılmaz Güney’in Selimiye Cezaevi’nden eşi Fatoş Güney’e gönderdiği umut, inanç ve aşk dolu mektuplarını içeriyor. Bu mektuplar; taş duvarlar ve demir parmaklıkların düşünmeye, üretmeye, aydınlık yarınlara inanmaya engel olmadığının, umudun yeşerebilmesi için önemli olan tek şeyin boyun eğmeyen bir baş olduğunun altını çizen yiğit bir adamın, Çirkin Kral’ın mektupları.
(Tanıtım Bülteninden)
“Sevgili çocuk, demir yürekli kadınım! Korkular, acılar ve zulüm yenilecektir bir gün… İnsanoğlunun yıkılmaz inancı ezecektir vahşeti… Mutlaka ezecektir… İnsanları taş duvarlar, demir parmaklıklar arasında terbiye etmeyi, onların düşüncelerini önlemeyi düşünen anlayış yıkılacaktır… Taş duvarlar, kelepçeler, zincirler, demir kapılar yok olacaktır…
Sevgili… Bahar bütün kuşları, çayırları ve çiçekleri ile geldi… Bahar biziz sevgili, biziz baharı yaşatan… Bahar yeni baharlara varacak içimizde… Ağaç, kuş, çiçek bizimle güzeldir sevgili… Çünkü ona can veren biziz…
Otuz sekiz yaşım, ranzam ve taş duvarım…
Parmaklığım… Kelepçem… Kırlangıç kuşları ve
Oğlum ve karım ve anam… Hepiniz... Merhaba!”
5 Nisan 1974
-Yılmaz Güney
Selimiye Mektupları, siyasi görüşleri ve eylemleri gerekçe gösterilerek 1972-1974 yılları arasında mahkum edilen Yılmaz Güney’in Selimiye Cezaevi’nden eşi Fatoş Güney’e gönderdiği umut, inanç ve aşk dolu mektuplarını içeriyor. Bu mektuplar; taş duvarlar ve demir parmaklıkların düşünmeye, üretmeye, aydınlık yarınlara inanmaya engel olmadığının, umudun yeşerebilmesi için önemli olan tek şeyin boyun eğmeyen bir baş olduğunun altını çizen yiğit bir adamın, Çirkin Kral’ın mektupları.
(Tanıtım Bülteninden)