Nihat Ersin de bu çalışmasının başlangıcında, Ortadoğu yu tanımlamanın zorluğuna değiniyor. Sonunda onüç devletin; Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, İsrail, Kuveyt, Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Mısır, Kıbrıs ve İran ın yer aldığı bölge tanımını kabul ediyor. Doğrusunu isterseniz bu, tartışmaya açık bir tanım. Nihat Ersin in bu çalışmasının gelişimini adım adım izledim. Kaynaklara ulaşma konusunda ne denli zorlandığının, en yakın tanığıyım. Zaten bu çalışma, İ.Ü, A.İ.İ.T Enstitüsünde yaptığı bir yüksek lisans tezi olarak başlamıştı. Ve bunca zaman sonra bu aşamaya gelmesini, büyük memnuniyetle karşılıyorum. Kimi yazarlar kaleme aldıkları kitapların başında, Bu çalışmanın herhangi bir iddiası yok gibisinden yazılar yazarlar. Bence bu ifade çok yanlıştır. Aslında, her eserin bir iddiası vardır. Fakat bu iddiayı abartmamak gerekir. Nihat Ersin in bu çalışmasının da, bir iddiası olduğuna inanıyorum. Bu iddia uluslararası ilişikler arenasının çok laf edilen, fakat bu lafların önemli bir bölümünün yazıya dökülmediği bir ortamda, genç bir araştırmacının, bilgi ve bulgularını bir kitaba dönüştürmesi ve tartışmaya açmasıdır.
Nihat Ersin de bu çalışmasının başlangıcında, Ortadoğu yu tanımlamanın zorluğuna değiniyor. Sonunda onüç devletin; Türkiye, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, İsrail, Kuveyt, Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Mısır, Kıbrıs ve İran ın yer aldığı bölge tanımını kabul ediyor. Doğrusunu isterseniz bu, tartışmaya açık bir tanım. Nihat Ersin in bu çalışmasının gelişimini adım adım izledim. Kaynaklara ulaşma konusunda ne denli zorlandığının, en yakın tanığıyım. Zaten bu çalışma, İ.Ü, A.İ.İ.T Enstitüsünde yaptığı bir yüksek lisans tezi olarak başlamıştı. Ve bunca zaman sonra bu aşamaya gelmesini, büyük memnuniyetle karşılıyorum. Kimi yazarlar kaleme aldıkları kitapların başında, Bu çalışmanın herhangi bir iddiası yok gibisinden yazılar yazarlar. Bence bu ifade çok yanlıştır. Aslında, her eserin bir iddiası vardır. Fakat bu iddiayı abartmamak gerekir. Nihat Ersin in bu çalışmasının da, bir iddiası olduğuna inanıyorum. Bu iddia uluslararası ilişikler arenasının çok laf edilen, fakat bu lafların önemli bir bölümünün yazıya dökülmediği bir ortamda, genç bir araştırmacının, bilgi ve bulgularını bir kitaba dönüştürmesi ve tartışmaya açmasıdır.