Rilke’nin günce biçiminde kurguladığı bu başyapıt, bir yanıyla yazarın Paris anılarını canlandıran otobiyografik bir roman olma özelliği taşırken, öte yandan da 20. yüzyıl başında büyük kentlerde yaşanan sanayileşmenin ışıltılı sürecinin, insanlar üstünde yeni yoksulluklar yaratan karanlık etkisini vurgular.
Birçoklarınca varoluşçu edebiyatın ilk parlak örneği olarak kabul edilen bu yapıtta Rilke’nin bütün ana temalarını; aşkı, ölümü, çocukluk korkularını, kadının tanrılaştırılmasını ve bir “gönül meselesi” olarak ele aldığı “Tanrı” düşüncesini görmek mümkündür. Rainer Maria Rilke’nin bu kült eserini, Behçet Necatigil’in klasik niteliği kazanmış çevirisiyle yayınlıyoruz.
Rilke’nin günce biçiminde kurguladığı bu başyapıt, bir yanıyla yazarın Paris anılarını canlandıran otobiyografik bir roman olma özelliği taşırken, öte yandan da 20. yüzyıl başında büyük kentlerde yaşanan sanayileşmenin ışıltılı sürecinin, insanlar üstünde yeni yoksulluklar yaratan karanlık etkisini vurgular.
Birçoklarınca varoluşçu edebiyatın ilk parlak örneği olarak kabul edilen bu yapıtta Rilke’nin bütün ana temalarını; aşkı, ölümü, çocukluk korkularını, kadının tanrılaştırılmasını ve bir “gönül meselesi” olarak ele aldığı “Tanrı” düşüncesini görmek mümkündür. Rainer Maria Rilke’nin bu kült eserini, Behçet Necatigil’in klasik niteliği kazanmış çevirisiyle yayınlıyoruz.