Kurtuluş'un örgütlenmesinde ve solun önde gelen örgütlerinden biri olarak hızla gelişmesinde Zonguldak'tan Rize'ye kadar Karadeniz bölgesinin gerçekten özel bir yeri ve rolü vardır.
Kurtuluş'un Karadeniz'in bölge ve il komitelerinde, uzmanlık organlarında yer alan siyasi kadrolarının anlatımlarından oluşan bu kitap hem 70'li yılların mücadele ve örgütlenmesini hem de sonrasındaki ve günümüzdeki siyasi yapıyı ve ortamı kavramak açısından faydalı olacaktır.
Türkiye'nin etnik çeşitlilik bakımdan en zengin yeri olan bu bölgesinde sosyalist hareket örgütlendikçe devletin güdümündeki faşist hareket de buraya sevk edilmiş ve 70'li yılların sonuna doğru çetin bir anti-faşist mücadele öne çıkmıştır. Bugün Hrant Dink'in katillerinin bu bölgeden çıkması nasıl ki bir tesadüf değilse bölgeye şovenmilliyetçi bir ortamın egemen olması da o tarihlerden bugüne yapılanların bir sonucudur. Kitap bölgenin bu yakın tarihini ve 70'lerden bugüne dönüşümünü anlamak açısından önemli bir kaynak niteliğindedir.
Karadeniz'in devrimci sosyalist kültürün yeşerdiği bir zemin olmaktan faşist milliyetçi bir ortama everilmesinin izini sürmemizi sağlayan bu kitap bölgenin yeniden eşitlikçi ve özgürlükçü fikirlerin bahçesi olabileceğinin umudunu da üretiyor.
Kurtuluş'un örgütlenmesinde ve solun önde gelen örgütlerinden biri olarak hızla gelişmesinde Zonguldak'tan Rize'ye kadar Karadeniz bölgesinin gerçekten özel bir yeri ve rolü vardır.
Kurtuluş'un Karadeniz'in bölge ve il komitelerinde, uzmanlık organlarında yer alan siyasi kadrolarının anlatımlarından oluşan bu kitap hem 70'li yılların mücadele ve örgütlenmesini hem de sonrasındaki ve günümüzdeki siyasi yapıyı ve ortamı kavramak açısından faydalı olacaktır.
Türkiye'nin etnik çeşitlilik bakımdan en zengin yeri olan bu bölgesinde sosyalist hareket örgütlendikçe devletin güdümündeki faşist hareket de buraya sevk edilmiş ve 70'li yılların sonuna doğru çetin bir anti-faşist mücadele öne çıkmıştır. Bugün Hrant Dink'in katillerinin bu bölgeden çıkması nasıl ki bir tesadüf değilse bölgeye şovenmilliyetçi bir ortamın egemen olması da o tarihlerden bugüne yapılanların bir sonucudur. Kitap bölgenin bu yakın tarihini ve 70'lerden bugüne dönüşümünü anlamak açısından önemli bir kaynak niteliğindedir.
Karadeniz'in devrimci sosyalist kültürün yeşerdiği bir zemin olmaktan faşist milliyetçi bir ortama everilmesinin izini sürmemizi sağlayan bu kitap bölgenin yeniden eşitlikçi ve özgürlükçü fikirlerin bahçesi olabileceğinin umudunu da üretiyor.