Vesikalı Şehir (2007) ve Şehrin İtirazı (2015) kitaplarının ardından, onlarla tematik süreklilik içinde yazılmış olan İsyankâr Şehir’in temel soruları şunlar: Zamanın ruhu ile dişil özneliğin ilişkisini nasıl anlayabiliriz? Kadınların kendi hikâyelerinin kahramanı olmaları, üzerlerindeki tüm baskıya rağmen “şehre çıkmaları”, Gezi direnişi sonrasında yapılan bazı filmlere nasıl yansıdı, neyi değiştirdi? Ya da şehre çıkmak çözüm olmadığında, kadınlar şehrin içinde, hanelerde sıkışıp kaldıklarında durumlarını nasıl sorguluyorlar? Kadınların mahrem-isyanıyla erkeklik krizini nasıl bir arada düşünebiliriz? Feride Çiçekoğlu kitabı için şunu söylüyor:
“Önceki iki kitap gibi İsyankâr Şehir de filmlere dışarıdan bakan metinlerle, İstanbul mekânlarına dair benim kendi hikâyelerimi iç içe örerek ilerliyor... Bir filmin senaryosunu yazarken mekânı ve zamanı, ya da çekim esnasında kameranın yerini değiştirince değişen bakış açısını hatırlatıyor bu bana. Aynı karakterlerin farklı yüzleri, yan yana ama birbirine değmeden akıp giden hayatlardan geriye kalan bambaşka hikâyeler. Sonunda kendime de bu üçlemeyi bitirebilecek başka bir gözle bakabildiğim bir ömürlük yolculuk.”
Vesikalı Şehir (2007) ve Şehrin İtirazı (2015) kitaplarının ardından, onlarla tematik süreklilik içinde yazılmış olan İsyankâr Şehir’in temel soruları şunlar: Zamanın ruhu ile dişil özneliğin ilişkisini nasıl anlayabiliriz? Kadınların kendi hikâyelerinin kahramanı olmaları, üzerlerindeki tüm baskıya rağmen “şehre çıkmaları”, Gezi direnişi sonrasında yapılan bazı filmlere nasıl yansıdı, neyi değiştirdi? Ya da şehre çıkmak çözüm olmadığında, kadınlar şehrin içinde, hanelerde sıkışıp kaldıklarında durumlarını nasıl sorguluyorlar? Kadınların mahrem-isyanıyla erkeklik krizini nasıl bir arada düşünebiliriz? Feride Çiçekoğlu kitabı için şunu söylüyor:
“Önceki iki kitap gibi İsyankâr Şehir de filmlere dışarıdan bakan metinlerle, İstanbul mekânlarına dair benim kendi hikâyelerimi iç içe örerek ilerliyor... Bir filmin senaryosunu yazarken mekânı ve zamanı, ya da çekim esnasında kameranın yerini değiştirince değişen bakış açısını hatırlatıyor bu bana. Aynı karakterlerin farklı yüzleri, yan yana ama birbirine değmeden akıp giden hayatlardan geriye kalan bambaşka hikâyeler. Sonunda kendime de bu üçlemeyi bitirebilecek başka bir gözle bakabildiğim bir ömürlük yolculuk.”