Herkes Her Şeyin Farkında, Türkiye'nin yakın geçmişine, pek çok insanın hayatını sarsan toplumsal olaylara, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yokluk ve çaresizliğe bütün bunları yaşayanların gözünden bakan, dilinden anlatan öykülerden oluşuyor.
Anıl Mert Özsoy bu öykülerde tanıklığın sorumluluğunu yerine getirirken okuru da yüzleşmeye davet ediyor.
“Sırtıma bıçak saplanmış gibi bir ağrıyla doğruldum. Koridoru kaplayan kokulardan, tüm gece ağlamaktan uyuyamamış bebekten, yaşlı bir adamın prostat sancısından, muavinin “Abey su,” demesinden, ilki kesmeyen, ikincisi bitmeden otobüse bindiğim sigaralardan, mola yerlerinin ekşi kokulu lokantalarından, kardan, buzdan, baharın geç kalan mutluluğundan, gürgen dallarından, paslanmış çamaşır iplerinden, gözümün değdiği kızlardan, böbreklerimde taş olan ayazdan, durup dururken içimde büyüyen intihar arzusundan, yarım bırakılmış kitaplardan, sigara paketlerine yazılmış eksik cümlelerden, devlet lojmanlarının soğuk demirinden, kara akan musluklardan, kesilen elektrikten, şarkılardan, evlerden, susuz güneşsiz topraklardan, göğsümde büyüyen kahırdan, babamın üstüme yük olan küslüğünden... Kurtuldum.”
Herkes Her Şeyin Farkında, Türkiye'nin yakın geçmişine, pek çok insanın hayatını sarsan toplumsal olaylara, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yokluk ve çaresizliğe bütün bunları yaşayanların gözünden bakan, dilinden anlatan öykülerden oluşuyor.
Anıl Mert Özsoy bu öykülerde tanıklığın sorumluluğunu yerine getirirken okuru da yüzleşmeye davet ediyor.
“Sırtıma bıçak saplanmış gibi bir ağrıyla doğruldum. Koridoru kaplayan kokulardan, tüm gece ağlamaktan uyuyamamış bebekten, yaşlı bir adamın prostat sancısından, muavinin “Abey su,” demesinden, ilki kesmeyen, ikincisi bitmeden otobüse bindiğim sigaralardan, mola yerlerinin ekşi kokulu lokantalarından, kardan, buzdan, baharın geç kalan mutluluğundan, gürgen dallarından, paslanmış çamaşır iplerinden, gözümün değdiği kızlardan, böbreklerimde taş olan ayazdan, durup dururken içimde büyüyen intihar arzusundan, yarım bırakılmış kitaplardan, sigara paketlerine yazılmış eksik cümlelerden, devlet lojmanlarının soğuk demirinden, kara akan musluklardan, kesilen elektrikten, şarkılardan, evlerden, susuz güneşsiz topraklardan, göğsümde büyüyen kahırdan, babamın üstüme yük olan küslüğünden... Kurtuldum.”