Gündemdeki Sanatçı ve Gündemdeki Konu yazılarının kitap olarak yayımlanacak olması sevgili Onat'cığımı da beni de çok mutlu ediyordu ama ne yazık ki heyecanla beklediği iki kitabının da basıldığını göremedi, bu bana çok acı veriyor, on yıldır o mutlu pazarlar da yaşanmıyor artık… Düşünüyorum da yaşamımızdaki o korkunç gün olmasaydı daha kim bilir onun ne eşsiz yazılarını okuyabilecekti. Okurları da ben de onun bize bıraktığı güzel yazılarını okumakla yetineceğiz.”
Filiz Kutlar
Evet, yarı gönülsüz yarı gönüllü uzun bir sürgün bitti. O sevecen, dost, söyleşilerinin tadına doyulmaz, her zaman genç ressam, kültür elçisi, ele avuca sığmaz çocuğumuz, koruyucu, şefkatli ağabeyimiz, sanki aradığını bulmuş gibi ülkesine, toprağına dönüyor.Bir gönül dolusu çiçekle karşılıyoruz onu. Sonra elbirliğiyle, onun çok sevdiği bir deyim olan ?imece? coşkunluğu içinde, birlikte Boğaz kıyılarına gideceğiz.
Ve gözyaşları içinde dinleyeceğiz onun şu sözlerini:
“Yani ben bulmuştum o kelimeyi, o yıllarda. Zaten vardı o sözcük de? Balıkesir”de dolaştığım sıralarda, bütün o sürgün hikâyelerinden önce, imece lafına rastladım bir köyde. İmece nedir? Hep beraber yapılmış, istekle yapılmış, karşılıksız yapılmış iş. Çok sevdim o sözcüğü. İmece sözünü tutturdum. Sabahattin”e aktardım. Sabahattin Köy Enstitüleri”ne aktardı. Böyle dolaştı, gelişti, imece hareketleri, imece kitapları falan oldu. Geleneksel bir içten gelme, bir birlikte çalışma isteği. Bence çok önemli imece. En gelişmiş toplumlarda bile elden kaçırmamak gerek o kavramı. Belki geleceğin bile bir anahtarı olabilir?”
Sevgili Abidin, bu toplumun çoktan unuttuğu bir kavramı hatırlatıyorsun.
Bu bile bir umuttur. ?
Gündemdeki Sanatçı ve Gündemdeki Konu yazılarının kitap olarak yayımlanacak olması sevgili Onat'cığımı da beni de çok mutlu ediyordu ama ne yazık ki heyecanla beklediği iki kitabının da basıldığını göremedi, bu bana çok acı veriyor, on yıldır o mutlu pazarlar da yaşanmıyor artık… Düşünüyorum da yaşamımızdaki o korkunç gün olmasaydı daha kim bilir onun ne eşsiz yazılarını okuyabilecekti. Okurları da ben de onun bize bıraktığı güzel yazılarını okumakla yetineceğiz.”
Filiz Kutlar
Evet, yarı gönülsüz yarı gönüllü uzun bir sürgün bitti. O sevecen, dost, söyleşilerinin tadına doyulmaz, her zaman genç ressam, kültür elçisi, ele avuca sığmaz çocuğumuz, koruyucu, şefkatli ağabeyimiz, sanki aradığını bulmuş gibi ülkesine, toprağına dönüyor.Bir gönül dolusu çiçekle karşılıyoruz onu. Sonra elbirliğiyle, onun çok sevdiği bir deyim olan ?imece? coşkunluğu içinde, birlikte Boğaz kıyılarına gideceğiz.
Ve gözyaşları içinde dinleyeceğiz onun şu sözlerini:
“Yani ben bulmuştum o kelimeyi, o yıllarda. Zaten vardı o sözcük de? Balıkesir”de dolaştığım sıralarda, bütün o sürgün hikâyelerinden önce, imece lafına rastladım bir köyde. İmece nedir? Hep beraber yapılmış, istekle yapılmış, karşılıksız yapılmış iş. Çok sevdim o sözcüğü. İmece sözünü tutturdum. Sabahattin”e aktardım. Sabahattin Köy Enstitüleri”ne aktardı. Böyle dolaştı, gelişti, imece hareketleri, imece kitapları falan oldu. Geleneksel bir içten gelme, bir birlikte çalışma isteği. Bence çok önemli imece. En gelişmiş toplumlarda bile elden kaçırmamak gerek o kavramı. Belki geleceğin bile bir anahtarı olabilir?”
Sevgili Abidin, bu toplumun çoktan unuttuğu bir kavramı hatırlatıyorsun.
Bu bile bir umuttur. ?