Aşk halini, kendi kıyametini yaşıyordu toprak. Büyük alt üst oluşlara, ateşe ve uğultuya durmuştu.
Kum gibi çoğalan, yığılan, savrulan canlılar, bin bir biçimde, toprağı iğfal ediyor, kudurtuyor, kıtlığa ve berekete taşıyordu.
Gömülen insanlar parçalanıyor, gözle görünmez milyonlarca canlıya dönüşüyor, toprağı kaynatıyor, mayalıyor, döllüyor, doğuma hazır hale getiriyordu.
Toprakta her canlıya ait her şey vardı ve hiçbir canlıya ait hiçbir şey yoktu.
Toprağın üstünde yaşayan insan, toprağın bu akıl almaz kargaşasından habersizdi.
Bir gün bu kargaşaya katılacağını, kendi yaşam tarihine bu kargaşanın içinden, bu kargaşanın vicdanıyla bakıp, gerçek durumu anlayacağını ve acı acı gülümseyeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu.
İnsanı bu hale getiren şey neydi? Ne yapmak istiyordu insan?
Aşk halini, kendi kıyametini yaşıyordu toprak. Büyük alt üst oluşlara, ateşe ve uğultuya durmuştu.
Kum gibi çoğalan, yığılan, savrulan canlılar, bin bir biçimde, toprağı iğfal ediyor, kudurtuyor, kıtlığa ve berekete taşıyordu.
Gömülen insanlar parçalanıyor, gözle görünmez milyonlarca canlıya dönüşüyor, toprağı kaynatıyor, mayalıyor, döllüyor, doğuma hazır hale getiriyordu.
Toprakta her canlıya ait her şey vardı ve hiçbir canlıya ait hiçbir şey yoktu.
Toprağın üstünde yaşayan insan, toprağın bu akıl almaz kargaşasından habersizdi.
Bir gün bu kargaşaya katılacağını, kendi yaşam tarihine bu kargaşanın içinden, bu kargaşanın vicdanıyla bakıp, gerçek durumu anlayacağını ve acı acı gülümseyeceğini aklının ucundan bile geçirmiyordu.
İnsanı bu hale getiren şey neydi? Ne yapmak istiyordu insan?