"Fusûsu’l-Hikem", Muhyiddin-i Arabî’nin hicri 627 yılında Şam’da bulunduğu sıralarda bir gece görmüş olduğu gerçek bir rüyanın ilhamıyla yazılmış, bilinen manada bir tasavvuf kitabı olmaktan öte hakkındaki tartışmaların bugün de devam ettiği bir baş yapıttır.
Kitabın asıl maksat ve gayesi halkın bazı yüce hakikatlerle aydınlatılmasıdır. "Fusûsu’l-Hikem" kısa bir başlangıçtan sonra her nebiye bir hikmet verilmiş olduğunu ve yirmi yedi peygamberin ayrı bir hikmeti temsil ettiklerini beyanla eseri yirmi yedi "FAS"a ayırıyor ve bu hikmetlerin izahı sırasında Vahdet-i Vücud zaviyesinden her nebinin temsil ettiği hikmetin izah ve tahliline girişiyor.
M. Nuri Gençosman’ın uzun bir uğraşı sonucu Türkçe’ye kazandırdığı bu eseri okuduğunuzda İbnü’l-Arabî’nin ne kadar büyük bir düşünür ve marifet ehli olduğunu göreceksiniz.
"Fusûsu’l-Hikem", Muhyiddin-i Arabî’nin hicri 627 yılında Şam’da bulunduğu sıralarda bir gece görmüş olduğu gerçek bir rüyanın ilhamıyla yazılmış, bilinen manada bir tasavvuf kitabı olmaktan öte hakkındaki tartışmaların bugün de devam ettiği bir baş yapıttır.
Kitabın asıl maksat ve gayesi halkın bazı yüce hakikatlerle aydınlatılmasıdır. "Fusûsu’l-Hikem" kısa bir başlangıçtan sonra her nebiye bir hikmet verilmiş olduğunu ve yirmi yedi peygamberin ayrı bir hikmeti temsil ettiklerini beyanla eseri yirmi yedi "FAS"a ayırıyor ve bu hikmetlerin izahı sırasında Vahdet-i Vücud zaviyesinden her nebinin temsil ettiği hikmetin izah ve tahliline girişiyor.
M. Nuri Gençosman’ın uzun bir uğraşı sonucu Türkçe’ye kazandırdığı bu eseri okuduğunuzda İbnü’l-Arabî’nin ne kadar büyük bir düşünür ve marifet ehli olduğunu göreceksiniz.