Yunan felsefesi İslam dünyasına Abbasi Devleti'nin desteği ve çoğu gayr-ı müslim mütercimlerin gayretleriyle geldi. Bu geliş "İslam felsefesi" adıyla o zamana kadar olmayan bir ekolü doğurduğu gibi kelam ve tasavvuf başta olmak üzere diğer İslami ilim ve kültür birimlerini de büyük ölçüde etkiledi; bir kelam felsefesi, bir tasvvuf felsefesi gelişti. Bütün bu gelişmeler sürerken felsefeye karşı külli veya kısmi karşı oluşlar, tenkitler de vücut buldu. Gazali felsefeye kısmi tenkitler yöneltti, fakat bu tenkitlerin aksileri felsefe aleyhine külli bir görünüm kazandı ve felsefe tek başına İslam dünyasında yaşama şansını büyük ölçüde kaybetti. İbn Rüşd'ün yapmak istediği bir bakıma felsefeye İslam dünyasında yeni bir itibar kazandırmak olmuştur. Tercümesi sunulan iki risalede de görüleceği gibi İbn Rüşd, felsefeyle dinin barışık olduğunu, çünkü ikisini de Hakk'a ve hakikata işaret ettiklerini vurgulamaktadır. Buna paralel olarak şeriatın insanlara hitap ediş tarzının ve insanların şeriatın veridği bilgileri algılama şekillerinin değişik oldukları konusu üzerinde durarak bazı bilgi alanlarına ve bu arada felsefi meseleler bir ayrıcalık tanımaktadır. İbn Rüşd'ün bilgi ve anlayış seviyelerini tenkit ettiği, hatta küçümsediği kelamcıların, özellikle Eşarilerin ve bu arada Gazali'nin fikirleri de bu kitapta sözkonusu edilmektedir.
Yunan felsefesi İslam dünyasına Abbasi Devleti'nin desteği ve çoğu gayr-ı müslim mütercimlerin gayretleriyle geldi. Bu geliş "İslam felsefesi" adıyla o zamana kadar olmayan bir ekolü doğurduğu gibi kelam ve tasavvuf başta olmak üzere diğer İslami ilim ve kültür birimlerini de büyük ölçüde etkiledi; bir kelam felsefesi, bir tasvvuf felsefesi gelişti. Bütün bu gelişmeler sürerken felsefeye karşı külli veya kısmi karşı oluşlar, tenkitler de vücut buldu. Gazali felsefeye kısmi tenkitler yöneltti, fakat bu tenkitlerin aksileri felsefe aleyhine külli bir görünüm kazandı ve felsefe tek başına İslam dünyasında yaşama şansını büyük ölçüde kaybetti. İbn Rüşd'ün yapmak istediği bir bakıma felsefeye İslam dünyasında yeni bir itibar kazandırmak olmuştur. Tercümesi sunulan iki risalede de görüleceği gibi İbn Rüşd, felsefeyle dinin barışık olduğunu, çünkü ikisini de Hakk'a ve hakikata işaret ettiklerini vurgulamaktadır. Buna paralel olarak şeriatın insanlara hitap ediş tarzının ve insanların şeriatın veridği bilgileri algılama şekillerinin değişik oldukları konusu üzerinde durarak bazı bilgi alanlarına ve bu arada felsefi meseleler bir ayrıcalık tanımaktadır. İbn Rüşd'ün bilgi ve anlayış seviyelerini tenkit ettiği, hatta küçümsediği kelamcıların, özellikle Eşarilerin ve bu arada Gazali'nin fikirleri de bu kitapta sözkonusu edilmektedir.