Hakkâri'deki askerliğin ardından on yıl boyunca hiçbir işte dikiş tutturamayan Mehmet Esen, 2005 Temmuz'unda İstanbul'dan cazip bir iş teklifi alır. Bu şaşırtıcı teklif, aynı bölükte birlikte savaşmış beş asteğmeni yıllar sonra bir araya getirecektir: Cenk Plevneli, İstanbul'da batmak üzere olan bir Holding'in varisi; Altan Kısa, bir sendika yöneticisi; Prof, yorgun bir öğretim görevlisi; çok zengin ve muhafazakâr bir Kayseri'li ailenin büyük oğlu Yakup Kadıoğulları ise İslamiyet ile kapitalizmin birbiriyle bağdaşmayacağına inanan birisidir. Mehmet'i İstanbul'da daha önce tanıdıklarından çok farklı iki kadın da beklemektedir: Hazza ve günâha inanan, acının yararsızlığını tekrarlayan Simin ile, Yakup'un türbanlı olduğu için üniversite eğitimini yarıda bırakan, güzelliğini gizleyen kız kardeşi Emine.
Eroğlu'nun Türkiye'nin değişen çehresine baktığı "Fay Kırığı" üçlemesinin ilk kitabı olan "Mehmet"in odağında ayrı dünyalara ait iki insanın aşk öyküsü yer almasına rağmen, romanın fonunu, zenginliğini Anadolu'daki köklerinden, nüfuzunu ise İslamcı hükümete yakınlığından alan muhafazakâr Kadıoğulları Grubu'nun, İstanbul'un en eski ve tanınmış şirketlerinden olan Plevne Holding'i ele geçirme serüveni oluşturur.
Aşk, ayrı dünyaları birleştirebilir mi? Müslüman bir burjuva sınıfı yaratılması İslamiyet'e nasıl uygun düşer? Kuran'ın ahlâkı kapitalizmle bağdaşır mı? Romanda tartışılan sorunsallar bunlar olmakla beraber, romanın kahramanı Mehmet'in bu süreçte hangi tarafı seçeceği de bir anlamda günümüzün bireylerini yakından ilgilendiren bir tercihtir.
Mehmet Eroğlu, adları "Mehmet", "Emine" ve "Rojin" olan "Fay Kırığı Üçlemesi"yle ayrı dünyaları, o dünyalara ait insanları ve Güneydoğu'da yirmi beş yıldır süren savaşın 1993-1994 dönemini anlatırken, aynı zamanda ülkemizin -Laik-Müslüman, Türk-Kürt çatlakları eksenindeki- son on beş yıllık bölünüşünün bir panoramasını ustaca çizer...
Hakkâri'deki askerliğin ardından on yıl boyunca hiçbir işte dikiş tutturamayan Mehmet Esen, 2005 Temmuz'unda İstanbul'dan cazip bir iş teklifi alır. Bu şaşırtıcı teklif, aynı bölükte birlikte savaşmış beş asteğmeni yıllar sonra bir araya getirecektir: Cenk Plevneli, İstanbul'da batmak üzere olan bir Holding'in varisi; Altan Kısa, bir sendika yöneticisi; Prof, yorgun bir öğretim görevlisi; çok zengin ve muhafazakâr bir Kayseri'li ailenin büyük oğlu Yakup Kadıoğulları ise İslamiyet ile kapitalizmin birbiriyle bağdaşmayacağına inanan birisidir. Mehmet'i İstanbul'da daha önce tanıdıklarından çok farklı iki kadın da beklemektedir: Hazza ve günâha inanan, acının yararsızlığını tekrarlayan Simin ile, Yakup'un türbanlı olduğu için üniversite eğitimini yarıda bırakan, güzelliğini gizleyen kız kardeşi Emine.
Eroğlu'nun Türkiye'nin değişen çehresine baktığı "Fay Kırığı" üçlemesinin ilk kitabı olan "Mehmet"in odağında ayrı dünyalara ait iki insanın aşk öyküsü yer almasına rağmen, romanın fonunu, zenginliğini Anadolu'daki köklerinden, nüfuzunu ise İslamcı hükümete yakınlığından alan muhafazakâr Kadıoğulları Grubu'nun, İstanbul'un en eski ve tanınmış şirketlerinden olan Plevne Holding'i ele geçirme serüveni oluşturur.
Aşk, ayrı dünyaları birleştirebilir mi? Müslüman bir burjuva sınıfı yaratılması İslamiyet'e nasıl uygun düşer? Kuran'ın ahlâkı kapitalizmle bağdaşır mı? Romanda tartışılan sorunsallar bunlar olmakla beraber, romanın kahramanı Mehmet'in bu süreçte hangi tarafı seçeceği de bir anlamda günümüzün bireylerini yakından ilgilendiren bir tercihtir.
Mehmet Eroğlu, adları "Mehmet", "Emine" ve "Rojin" olan "Fay Kırığı Üçlemesi"yle ayrı dünyaları, o dünyalara ait insanları ve Güneydoğu'da yirmi beş yıldır süren savaşın 1993-1994 dönemini anlatırken, aynı zamanda ülkemizin -Laik-Müslüman, Türk-Kürt çatlakları eksenindeki- son on beş yıllık bölünüşünün bir panoramasını ustaca çizer...