Hayatın ilk sırrı, bir sırrı olmadığıdır. İkinci sırrıysa, eğer varsa, bu
sırrın cevaplarda değil, sorularda olduğudur. Üçüncüsüne gelince: Bir
şey yapmak için önce bir şey olmak gerekir…
2005 yılı, AKP iktidarda, taşra burjuvazisi metropolde sahne alıyor,
memleket başkalaşıyor. Boşa yaşanmış yılları unutmak isteyen bir
adam, hiç ummadığı bir anda, sermaye savaşlarının ortasına düşüyor.
Dünya küçük, para yan yana getiriyor eski tanışları... “Et bulursan ye”
diyen avcıların dünyası bu... Ahlaklı kapitalizmden söz ediliyor ama
zengin olmak için taraf tutmak gerekiyor.
İstanbul manzarası, Boğaza bakan yalılar, padişah tuğraları, hazlar,
renkli mermerler, büyük avizeler, salonlar, sanat ve siyaset konuşan,
anlamaktan yorulmuş adamlar, ihaleler, bilerek susan kadınlar... Acı
veren hatıralar... Belleğin dili...
Mehmet Eroğlu, Fay Kırığı Üçlemesi'yle yakın dönemin Türkiye'sini
anlatıyor. İnsan yaşadığı yere benziyor, zaman herkesin ruhuna
dokunuyor. Kul olmayı bilmeyeni kim ne yapsın?
Hayatın ilk sırrı, bir sırrı olmadığıdır. İkinci sırrıysa, eğer varsa, bu
sırrın cevaplarda değil, sorularda olduğudur. Üçüncüsüne gelince: Bir
şey yapmak için önce bir şey olmak gerekir…
2005 yılı, AKP iktidarda, taşra burjuvazisi metropolde sahne alıyor,
memleket başkalaşıyor. Boşa yaşanmış yılları unutmak isteyen bir
adam, hiç ummadığı bir anda, sermaye savaşlarının ortasına düşüyor.
Dünya küçük, para yan yana getiriyor eski tanışları... “Et bulursan ye”
diyen avcıların dünyası bu... Ahlaklı kapitalizmden söz ediliyor ama
zengin olmak için taraf tutmak gerekiyor.
İstanbul manzarası, Boğaza bakan yalılar, padişah tuğraları, hazlar,
renkli mermerler, büyük avizeler, salonlar, sanat ve siyaset konuşan,
anlamaktan yorulmuş adamlar, ihaleler, bilerek susan kadınlar... Acı
veren hatıralar... Belleğin dili...
Mehmet Eroğlu, Fay Kırığı Üçlemesi'yle yakın dönemin Türkiye'sini
anlatıyor. İnsan yaşadığı yere benziyor, zaman herkesin ruhuna
dokunuyor. Kul olmayı bilmeyeni kim ne yapsın?