Erkek milleti. Sert, pısırık, buyurgan, memur kafalı, küheylan, düzme meraklısı. Küt bir varlık; bir ayna gibi, dışarıdan bakıldığında içi görülen, her şeyiyle pragmatik, çoğu zaman kendisini olduğundan hem üstün hem de becerikli gören, ama hayatı yönlendirmeyi de beceren cins.
Aklını kadınları elde etmekle bozmuş; dünya imparatorluğu kurmaktan mütevazı sokağında çalım satarak gezinmeye kadar, hayatının bütün stratejisini kadınlara karşı kalıcı zaferler kazanarak taçlandırmanın peşinde olan, ama bir kadın ona, "Güle güle, aslanım," deyip sırtını döndüğünde de...
Yanına usul adımlarla yaklaşıyorsunuz. Yüzünü size döndüğünde, pürüzsüz pembe teni de olmasa bir erkeğin keskin yüz hatlarına sahip bir kadınla göz göze geliyorsunuz. Eli oynadığı saçlarında, hafifçe selamlıyor sizi. Ona doğru eğilip soruyorsunuz: "İyi de, kimin düşleri bunlar?" Yakışıklı kadın bir sırrı paylaşır gibi, "Erkeklerin," diyor usulca.
Odasının kapısını ayakkabısının ucuyla ittirirken, bakışlarında hınzırca bir zalimliğin dolaştığını fark eder gibi oluyorsunuz. İçerisinin cesaret verici yalnızlığıyla yutkunurken, onu tavlamış olmanın aldatıcılığıyla bilinmeze doğru bir adım atıyorsunuz. Korkmanıza gerek yok, bütün erkeklerin düşleri böyle öykülerle doludur. Ne olacaksa?...
Erkek milleti. Sert, pısırık, buyurgan, memur kafalı, küheylan, düzme meraklısı. Küt bir varlık; bir ayna gibi, dışarıdan bakıldığında içi görülen, her şeyiyle pragmatik, çoğu zaman kendisini olduğundan hem üstün hem de becerikli gören, ama hayatı yönlendirmeyi de beceren cins.
Aklını kadınları elde etmekle bozmuş; dünya imparatorluğu kurmaktan mütevazı sokağında çalım satarak gezinmeye kadar, hayatının bütün stratejisini kadınlara karşı kalıcı zaferler kazanarak taçlandırmanın peşinde olan, ama bir kadın ona, "Güle güle, aslanım," deyip sırtını döndüğünde de...
Yanına usul adımlarla yaklaşıyorsunuz. Yüzünü size döndüğünde, pürüzsüz pembe teni de olmasa bir erkeğin keskin yüz hatlarına sahip bir kadınla göz göze geliyorsunuz. Eli oynadığı saçlarında, hafifçe selamlıyor sizi. Ona doğru eğilip soruyorsunuz: "İyi de, kimin düşleri bunlar?" Yakışıklı kadın bir sırrı paylaşır gibi, "Erkeklerin," diyor usulca.
Odasının kapısını ayakkabısının ucuyla ittirirken, bakışlarında hınzırca bir zalimliğin dolaştığını fark eder gibi oluyorsunuz. İçerisinin cesaret verici yalnızlığıyla yutkunurken, onu tavlamış olmanın aldatıcılığıyla bilinmeze doğru bir adım atıyorsunuz. Korkmanıza gerek yok, bütün erkeklerin düşleri böyle öykülerle doludur. Ne olacaksa?...