Edebiyatı ve sanatı bir üretim faaliyeti olarak gören yaklaşımın öncülerinden olan Pierre Macherey bu çalışmasında ideolojinin edebiyat alanında nasıl işlediğini göstermek üzere bir teorik çerçeve kurarken Tolstoy’dan Borges’e, Jules Verne’den Balzac’a, Defoe’dan Rousseau’ya farklı yazarlar ve eserler ışığında edebi üretimin temel sorunsallarını tartışıyor. Edebiyat eserini kendi nesnesinden mahrum bir söz ve hezeyan olarak kavrayan öznelci/izlenimci görüşe karşı eserin dolayımlayarak temsil ettiği ideolojik içerik ve bu içeriğin somutlandığı nesnel üretim mekanizmasını vurgulayan Macherey, Marksist teorinin edebiyat eleştirisinde ulaştığı en sofistike modellerden birini ortaya koyuyor.
“18. yüzyıl ideolojisinin yetindiği kurmaca doğuş, ıskalanmış bir doğuştur: Kıyıya vurmuş enkazla birlikte, bütün toplum Robinson’a tohum gibi verilmiştir. Çünkü toplum onun için bir özniteliktir, bir ‘özellik’tir: Onun bu toplumu bütün olarak yeniden inşa etmesi imkânsızdır.”
Edebiyatı ve sanatı bir üretim faaliyeti olarak gören yaklaşımın öncülerinden olan Pierre Macherey bu çalışmasında ideolojinin edebiyat alanında nasıl işlediğini göstermek üzere bir teorik çerçeve kurarken Tolstoy’dan Borges’e, Jules Verne’den Balzac’a, Defoe’dan Rousseau’ya farklı yazarlar ve eserler ışığında edebi üretimin temel sorunsallarını tartışıyor. Edebiyat eserini kendi nesnesinden mahrum bir söz ve hezeyan olarak kavrayan öznelci/izlenimci görüşe karşı eserin dolayımlayarak temsil ettiği ideolojik içerik ve bu içeriğin somutlandığı nesnel üretim mekanizmasını vurgulayan Macherey, Marksist teorinin edebiyat eleştirisinde ulaştığı en sofistike modellerden birini ortaya koyuyor.
“18. yüzyıl ideolojisinin yetindiği kurmaca doğuş, ıskalanmış bir doğuştur: Kıyıya vurmuş enkazla birlikte, bütün toplum Robinson’a tohum gibi verilmiştir. Çünkü toplum onun için bir özniteliktir, bir ‘özellik’tir: Onun bu toplumu bütün olarak yeniden inşa etmesi imkânsızdır.”