Avrupalıların kıta sınırları dışına yayılma çabaları İzlanda, Grönland'a ve Kuzey Amerika'ya ulaşan Vikinglerle başladı ve Haçlı Seferleri ile Ortadoğu coğrafyasına yerleşme çabalarıyla devam etti. Daha sonra da Avrupalıların Okyanuslar ötesindeki yeni topraklara ve Rusların Sibirya'ya yayılmalarına tanık olduk. Belki de bu yayılmanın tüm dünyada yol açtığı sonuçları Kanarya Adaları'nın sakinleri Guançeler'in başına gelenleri aktararak özetlemek mümkün. Kanarya Adaları'nda Avrupalıların kıyılarına ayak bastıkları ilk yer "büyük ağaçlarla kaplı" bir adaydı. Ona, orman anlamına gelen Madeira adını verdiler. Göçmenler arazi açmak için yangınlar çıkardılar ve neredeyse tüm adayı yaktılar. Kolomb'un gelecekteki kayınpederi Bartholomeu Perestrello ise Kanaryaların diğer önemli adası Porto Santo'ya dişi bir tavşanla yavrusunu bıraktı. Tavşanlar, etçil yırtıcıların bulunmadığı adada öyle bir hızla ürediler ve "toprağa öyle bir yayıldılar ki, hasat zamanında onların zarar vermediği hiçbir şey kalmadı." Bunu erozyon ve Eski Dünya'dan gelen hayvanların ve yabani otların adayı işgali izledi. Takrîben 80.000 Guançe beyazların istilasına karşı durmaya çalıştı. Islıklarla haberleşen ve gerilla savaşı taktiklerini izleyen Guançeler sonunda yenildiler. Kendi dünyalarında yalıtılmış biçimde yaşayan yerli halkların yenilgisi, sadece ok ve mızrağın top ve tüfek karşısındaki yenilgisi değil, Eski Dünya'nın mikrop ve virüslerine karşı bağışıklığı olmayan Guançelerin, Avrupalının beraberinde getirdiği mikroorganizmalar karşısındaki yenilgisiydi aynı zamanda. Nitekim "Tanrı onlara, birkaç gün içinde halkın dörtte üçünü öldüren bir la peste [hastalık] gönderdi." Avrupalı kaşiflerin ulaştığı her yerde, Kuzey ve Güney Amerikalarda, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yerli halklar aynı trajediyle karşılaştı. Avrupalılar silahlarıyla, beraberlerinde getirdikleri evcil ya da yabani bitki ve hayvanlarla ve yerli halklara yıkım getiren mikroorganizmalarıyla yeni dünyaları istila ettiler ve yerel ekolojileri ortadan kaldırarak bu ekolojiye dayanan yaşam tarzlarını da yok ettiler. İşte Dünya Benimdir! bu trajedinin öyküsü. Profesör Alfred W. Crosby'nin The Measure of Reality ve yayınevimizden çıkan Ateş Etmek adlı iki kitabı daha var.
Avrupalıların kıta sınırları dışına yayılma çabaları İzlanda, Grönland'a ve Kuzey Amerika'ya ulaşan Vikinglerle başladı ve Haçlı Seferleri ile Ortadoğu coğrafyasına yerleşme çabalarıyla devam etti. Daha sonra da Avrupalıların Okyanuslar ötesindeki yeni topraklara ve Rusların Sibirya'ya yayılmalarına tanık olduk. Belki de bu yayılmanın tüm dünyada yol açtığı sonuçları Kanarya Adaları'nın sakinleri Guançeler'in başına gelenleri aktararak özetlemek mümkün. Kanarya Adaları'nda Avrupalıların kıyılarına ayak bastıkları ilk yer "büyük ağaçlarla kaplı" bir adaydı. Ona, orman anlamına gelen Madeira adını verdiler. Göçmenler arazi açmak için yangınlar çıkardılar ve neredeyse tüm adayı yaktılar. Kolomb'un gelecekteki kayınpederi Bartholomeu Perestrello ise Kanaryaların diğer önemli adası Porto Santo'ya dişi bir tavşanla yavrusunu bıraktı. Tavşanlar, etçil yırtıcıların bulunmadığı adada öyle bir hızla ürediler ve "toprağa öyle bir yayıldılar ki, hasat zamanında onların zarar vermediği hiçbir şey kalmadı." Bunu erozyon ve Eski Dünya'dan gelen hayvanların ve yabani otların adayı işgali izledi. Takrîben 80.000 Guançe beyazların istilasına karşı durmaya çalıştı. Islıklarla haberleşen ve gerilla savaşı taktiklerini izleyen Guançeler sonunda yenildiler. Kendi dünyalarında yalıtılmış biçimde yaşayan yerli halkların yenilgisi, sadece ok ve mızrağın top ve tüfek karşısındaki yenilgisi değil, Eski Dünya'nın mikrop ve virüslerine karşı bağışıklığı olmayan Guançelerin, Avrupalının beraberinde getirdiği mikroorganizmalar karşısındaki yenilgisiydi aynı zamanda. Nitekim "Tanrı onlara, birkaç gün içinde halkın dörtte üçünü öldüren bir la peste [hastalık] gönderdi." Avrupalı kaşiflerin ulaştığı her yerde, Kuzey ve Güney Amerikalarda, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yerli halklar aynı trajediyle karşılaştı. Avrupalılar silahlarıyla, beraberlerinde getirdikleri evcil ya da yabani bitki ve hayvanlarla ve yerli halklara yıkım getiren mikroorganizmalarıyla yeni dünyaları istila ettiler ve yerel ekolojileri ortadan kaldırarak bu ekolojiye dayanan yaşam tarzlarını da yok ettiler. İşte Dünya Benimdir! bu trajedinin öyküsü. Profesör Alfred W. Crosby'nin The Measure of Reality ve yayınevimizden çıkan Ateş Etmek adlı iki kitabı daha var.