"Kadınlar! Hiçbir şey bilmiyordum kadınlar hakkında. Mümkün değildi onları anlamak. Bavulumu açıp eşyalarımı içine fırlatmaya başladım. Oda benimle konuşuyor, kalmam için yalvarıyordu -duvardaki Maxfield Parrish tablosu, masanın üstündeki daktilo, yatağım, harikulade yatağım, tepeye bakan pencere, düşlerim, düşüncelerimin, sözcüklerimin kaynağı; kendimin yankısı yalvarıyordu bana kalmam için. Gitmek istemiyordum ama kabullenmekten başka çarem yoktu, kırdığım potla kendimi tekmeleyip kapı dışarı etmiştim, geri dönüş yoktu. Elveda Bunker Tepesi."
John Fante, Bunker Tepesi Düşleri'nde deneyimsiz bir genç yazarın, bir yandan yazar olma mücadelesi verirken diğer yandan insan ilişkilerindeki başarıları ve başarısızlıklarını anlatıyor. Fante’nin başyapıtı Toza Sor’dan tanıdığımız Arturo Bandini, özellikle kadınlarla olan ilişkilerinde deneyimsizliğinin acı bedelini sık sık ödüyor. Büyük mutlulukları avucundan nasıl kaçırdığını duru ve akıcı anlatımıyla aktarıyor.
"Kadınlar! Hiçbir şey bilmiyordum kadınlar hakkında. Mümkün değildi onları anlamak. Bavulumu açıp eşyalarımı içine fırlatmaya başladım. Oda benimle konuşuyor, kalmam için yalvarıyordu -duvardaki Maxfield Parrish tablosu, masanın üstündeki daktilo, yatağım, harikulade yatağım, tepeye bakan pencere, düşlerim, düşüncelerimin, sözcüklerimin kaynağı; kendimin yankısı yalvarıyordu bana kalmam için. Gitmek istemiyordum ama kabullenmekten başka çarem yoktu, kırdığım potla kendimi tekmeleyip kapı dışarı etmiştim, geri dönüş yoktu. Elveda Bunker Tepesi."
John Fante, Bunker Tepesi Düşleri'nde deneyimsiz bir genç yazarın, bir yandan yazar olma mücadelesi verirken diğer yandan insan ilişkilerindeki başarıları ve başarısızlıklarını anlatıyor. Fante’nin başyapıtı Toza Sor’dan tanıdığımız Arturo Bandini, özellikle kadınlarla olan ilişkilerinde deneyimsizliğinin acı bedelini sık sık ödüyor. Büyük mutlulukları avucundan nasıl kaçırdığını duru ve akıcı anlatımıyla aktarıyor.