Bir Ankara gezisi sırasında, ülkenin sürüklendiği bataklık ve M. Kemal Atatürk'ün silinmeye çalışılan aydınlığından söz ederken sevgili eşimin, rahat bir yaşam sürdürebilecek konumdayken, insanlığın geleceği uğruna yollarından dönmeyerek yaşamdan zamansız koparılan insanları topluca anma etkinliği düzenlemek fikrinin o anda arabada bulunan sevgili Öztürk Tatar ve Emin Yılmaz tarafından sahiplenmesi ile bu yola çıkıldı. Gecenin adı babasını erken yitiren ve bu yaranın izlerini yaşamı boyunca taşımış olan tüm çocukların ağız dolusu söylemeyi hak ettikleri "Benim Babam Bir Kahramandı" olacaktı tabii.
Bu düşüncenin olgunlaştırılması ile birlikte hep beraber harekete geçtik ve o dönem ölümü ses getirmiş olan, ulaşabildiğimiz aydınlarımızın aileleri ile görüşmeye başladık. Tahminimizin ötesinde bir destek ve sempati ile karşilandık. Her biri bir altın parçası olan bu insanların nasıl da "babalarına" layık olduklarını takdirle konuşurken, biz düzenleme komitesi ulusal ve yerel basının da desteği ile karşılandık. Geceler boyu ben, Öztürk, Naki ve Emin Ağabey kül tablalarını doldurup, kimi zaman gözyaşlarımızı tutamadık. Her tan atışında mutlu bir yorgunlukla yatağa gittik. Her slayt, her yazı o insanların bizim bile bildiğimizden ne denli yüce olduklarını ögretti bize. Her dakika onların yaşamından bir an daha katıldı yaşamımıza. Biz biraz onlar olduk, onlar biraz biz oldular.
Tüm bu duygusal yoğunluk ve yorgunluk arasında gidip gelirken sevgili Genco Erkal, Cahit Berkay, Mazlum Çimen ve Arif Damar(İlerleyen yaşına rağmen) bir telefonla yanımızda olarak aydın kavramının kirlendiği günümüzde, bir kez daha kirlenmeyenlerden olduklarını gösterdiler bize. Edip Akbayram'ın telefonda güven veren ve "Ben İzmir'deyim ama kalbim sizinle" diyen sesi bize güç verdi. Sayın Doğan Bermek bir çok konuda yol gösterici oldu ve tüm imkanlarını seferber etti. Sevgili İlknur Kaplan'ın duygu dolu sunumu geceye ayrı bir renk kattı. Aslında teşekkür edilecek o kadar çok insan var ki saymam imkansız.
Tüm emeğimiz ve aklımızı koyduğumuz gece sanırım Türkiye ve hatta Dünya tarihinde bir ilke imza attı. Okumakta olduğunuz bu kitap o gecenin somut bir anısı olarak düzenlendi. Bundan sonraki çabamız bu birlikteliği genişleterek Toplumsal Bellek Platformu çatısı altında, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak olacaktır.
Geceyi hazırlayan, katılan, o kayıplarımızı unutmayan, yollarını yolu bilen herkes kendisi ile gurur duyabilir. Ben duyuyorum.
Bir Ankara gezisi sırasında, ülkenin sürüklendiği bataklık ve M. Kemal Atatürk'ün silinmeye çalışılan aydınlığından söz ederken sevgili eşimin, rahat bir yaşam sürdürebilecek konumdayken, insanlığın geleceği uğruna yollarından dönmeyerek yaşamdan zamansız koparılan insanları topluca anma etkinliği düzenlemek fikrinin o anda arabada bulunan sevgili Öztürk Tatar ve Emin Yılmaz tarafından sahiplenmesi ile bu yola çıkıldı. Gecenin adı babasını erken yitiren ve bu yaranın izlerini yaşamı boyunca taşımış olan tüm çocukların ağız dolusu söylemeyi hak ettikleri "Benim Babam Bir Kahramandı" olacaktı tabii.
Bu düşüncenin olgunlaştırılması ile birlikte hep beraber harekete geçtik ve o dönem ölümü ses getirmiş olan, ulaşabildiğimiz aydınlarımızın aileleri ile görüşmeye başladık. Tahminimizin ötesinde bir destek ve sempati ile karşilandık. Her biri bir altın parçası olan bu insanların nasıl da "babalarına" layık olduklarını takdirle konuşurken, biz düzenleme komitesi ulusal ve yerel basının da desteği ile karşılandık. Geceler boyu ben, Öztürk, Naki ve Emin Ağabey kül tablalarını doldurup, kimi zaman gözyaşlarımızı tutamadık. Her tan atışında mutlu bir yorgunlukla yatağa gittik. Her slayt, her yazı o insanların bizim bile bildiğimizden ne denli yüce olduklarını ögretti bize. Her dakika onların yaşamından bir an daha katıldı yaşamımıza. Biz biraz onlar olduk, onlar biraz biz oldular.
Tüm bu duygusal yoğunluk ve yorgunluk arasında gidip gelirken sevgili Genco Erkal, Cahit Berkay, Mazlum Çimen ve Arif Damar(İlerleyen yaşına rağmen) bir telefonla yanımızda olarak aydın kavramının kirlendiği günümüzde, bir kez daha kirlenmeyenlerden olduklarını gösterdiler bize. Edip Akbayram'ın telefonda güven veren ve "Ben İzmir'deyim ama kalbim sizinle" diyen sesi bize güç verdi. Sayın Doğan Bermek bir çok konuda yol gösterici oldu ve tüm imkanlarını seferber etti. Sevgili İlknur Kaplan'ın duygu dolu sunumu geceye ayrı bir renk kattı. Aslında teşekkür edilecek o kadar çok insan var ki saymam imkansız.
Tüm emeğimiz ve aklımızı koyduğumuz gece sanırım Türkiye ve hatta Dünya tarihinde bir ilke imza attı. Okumakta olduğunuz bu kitap o gecenin somut bir anısı olarak düzenlendi. Bundan sonraki çabamız bu birlikteliği genişleterek Toplumsal Bellek Platformu çatısı altında, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmak olacaktır.
Geceyi hazırlayan, katılan, o kayıplarımızı unutmayan, yollarını yolu bilen herkes kendisi ile gurur duyabilir. Ben duyuyorum.