Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığınısenelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı,ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı telefonu kömürsobasına attı. İçimde, sivilceli ve çilli bir çocuğun “Alo!” sesiniduydum. Açsaydın, “Seni seviyorum,” diyecektim.
İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu yada Karadeniz'in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul'unbaş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul'un hovardalıklarını,neşesini ve rengini tutup memleketin dört bir yanınasalıveriyor. Ruhunu Kore Dağları'nda yaralayanların, ürkekgözlerle sinema perdesine bakanların, ilkokul günlerini hiçunutamayanların, büyük şehri görünce sudan çıkmış balığadönenlerin, aşktan uykusu kaçanların, nabzı devrim hayaliyleatanların ve ömrünü bir fıkra gibi yaşayıp bir ağıtla bitirmekzorunda kalan insanların hikâyeleri…
Balkon Sefası , memlekete sevdalı kelimelerle yazılmışöyküler…
Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığınısenelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı,ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı telefonu kömürsobasına attı. İçimde, sivilceli ve çilli bir çocuğun “Alo!” sesiniduydum. Açsaydın, “Seni seviyorum,” diyecektim.
İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu yada Karadeniz'in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul'unbaş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul'un hovardalıklarını,neşesini ve rengini tutup memleketin dört bir yanınasalıveriyor. Ruhunu Kore Dağları'nda yaralayanların, ürkekgözlerle sinema perdesine bakanların, ilkokul günlerini hiçunutamayanların, büyük şehri görünce sudan çıkmış balığadönenlerin, aşktan uykusu kaçanların, nabzı devrim hayaliyleatanların ve ömrünü bir fıkra gibi yaşayıp bir ağıtla bitirmekzorunda kalan insanların hikâyeleri…
Balkon Sefası , memlekete sevdalı kelimelerle yazılmışöyküler…