Antep 1915-Soykırım ve Failler, Ermeni soykırımının üç faili üzerine odaklanıyor: Ali Cenani Bey, Ahmet Faik Erner ve Mehmet Yasin Sani Kutluğ. Kitap, Antep Ermenilerinin 1915’te yaşadığı, tehcirle başlayan ve birçoğunun ölümüyle sonuçlanan süreçte, bu üç isim özelinde soykırıma katılanların saikleri ve eylemlerini inceliyor. Her zaman olduğu gibi, Antep’te de soykırım failleri motivasyonlarını “milli görev”le bağdaştırsalar da, asıl sebep ve sonuçların farklı olduğunu ortaya koyuyor. Antep İttihat ve Terakki Kulübü üyeleri ve Antep’in ileri gelenlerinin de bu suça ortaklıklarına işaret eden Ümit Kurt, 1915 Ermeni soykırımını Antep’i büyüteç altına alarak inceliyor. Belgeler ve faillerin aileleriyle yapılan görüşmelerin ışığında yürütülen bu çalışma,
tarihin acı bir sayfasına çiğ bir ışık tutuyor.
“Anneannem bir zamanlar bana annesinden dinlediği bir hikâyeyi
anlatmıştı. 1915’te Urfa’nın Gülaçan köyünde yaşayan Ermeniler
derdest edildikten sonra köyün yemyeşil ağaçlarıyla kaplı bir mesire alanına getirilir ve o ağaçlara topluca bağlanarak diri diri yakılırlar.
Anneannem anlatırken öyle ağlamıştı ki sanki oradaymış gibi; sanki kendisi bu zulmü yaşıyormuş gibi... Sonra belki de beni derinden etkileyeceğini hiçbir zaman tahmin edemeyeceği şu sözler ağzından dökülüvermişti: ‘Oğlum, ateşte yanan da yakan da ‘biz’ olabilirdik.’”
ÜMİT KURT
Antep 1915-Soykırım ve Failler, Ermeni soykırımının üç faili üzerine odaklanıyor: Ali Cenani Bey, Ahmet Faik Erner ve Mehmet Yasin Sani Kutluğ. Kitap, Antep Ermenilerinin 1915’te yaşadığı, tehcirle başlayan ve birçoğunun ölümüyle sonuçlanan süreçte, bu üç isim özelinde soykırıma katılanların saikleri ve eylemlerini inceliyor. Her zaman olduğu gibi, Antep’te de soykırım failleri motivasyonlarını “milli görev”le bağdaştırsalar da, asıl sebep ve sonuçların farklı olduğunu ortaya koyuyor. Antep İttihat ve Terakki Kulübü üyeleri ve Antep’in ileri gelenlerinin de bu suça ortaklıklarına işaret eden Ümit Kurt, 1915 Ermeni soykırımını Antep’i büyüteç altına alarak inceliyor. Belgeler ve faillerin aileleriyle yapılan görüşmelerin ışığında yürütülen bu çalışma,
tarihin acı bir sayfasına çiğ bir ışık tutuyor.
“Anneannem bir zamanlar bana annesinden dinlediği bir hikâyeyi
anlatmıştı. 1915’te Urfa’nın Gülaçan köyünde yaşayan Ermeniler
derdest edildikten sonra köyün yemyeşil ağaçlarıyla kaplı bir mesire alanına getirilir ve o ağaçlara topluca bağlanarak diri diri yakılırlar.
Anneannem anlatırken öyle ağlamıştı ki sanki oradaymış gibi; sanki kendisi bu zulmü yaşıyormuş gibi... Sonra belki de beni derinden etkileyeceğini hiçbir zaman tahmin edemeyeceği şu sözler ağzından dökülüvermişti: ‘Oğlum, ateşte yanan da yakan da ‘biz’ olabilirdik.’”
ÜMİT KURT