“ ‘Aaa sen Kürt müsün, Kürtlere hiç benzemiyorsun'lar başladı.
Neden? Güzelim diye mi? Kaşlarımı falan alıyorum diye mi? Nasıl
olmam gerekiyor ki… Bir gün kantinde bir çocuk ‘Tuncelili misin
hakikaten?' deyip eliyle makineli tüfek kullanır gibi ‘dşın dşın' sesleri
çıkartmıştı.”
“Babam Türk olduğu için bizim evde Kürtçe hiç konuşulmadı, kiminle
konuşacaktı ki annem? O yüzden benim için Kürtçe gizli saklının dili
biraz. (…) onlar her Kürtçe konuştuğunda benim kulağım üç kere
fazla kabarıyordu.”
“Çoğu kez amcalar, teyzeler ‘Hadi oradan, neren Kürt senin? Böyle
Türkçe konuşan, böyle giyinip kuşanan Kürt mü olur?' diyorlardı.
Kaşımın gözümün karalığını kullanıyordum en son silah olarak, ‘Bizim
oraların kızıyım vallaha!' diyordum.”
“Batı”da, büyük şehir ortamında büyüyen Kürt gençlerin kimliklerini
keşfetme hikâyeleri… Kâh “Türkler” tarafından, kâh “gerçek Kürtler”
tarafından yadırganarak… Kendilerini türlü türlü eksikli hissedip, bir
yandan da her şeye eleştirel bakarak… Kâh hüzünlü, kâh eğlenceli,
kâh içine kapanmaya iten, öfkelendiren, kâh öğretici, olgunlaştırıcı
bir kendini bulma tecrübesi… Alev Karaduman, birçok hikâyeyi,
gözlemlerine ve kendi arayışına katarak, heyecanla, hevesle anlatıyor.
Gülten Kaya'nın önsözüyle…
“ ‘Aaa sen Kürt müsün, Kürtlere hiç benzemiyorsun'lar başladı.
Neden? Güzelim diye mi? Kaşlarımı falan alıyorum diye mi? Nasıl
olmam gerekiyor ki… Bir gün kantinde bir çocuk ‘Tuncelili misin
hakikaten?' deyip eliyle makineli tüfek kullanır gibi ‘dşın dşın' sesleri
çıkartmıştı.”
“Babam Türk olduğu için bizim evde Kürtçe hiç konuşulmadı, kiminle
konuşacaktı ki annem? O yüzden benim için Kürtçe gizli saklının dili
biraz. (…) onlar her Kürtçe konuştuğunda benim kulağım üç kere
fazla kabarıyordu.”
“Çoğu kez amcalar, teyzeler ‘Hadi oradan, neren Kürt senin? Böyle
Türkçe konuşan, böyle giyinip kuşanan Kürt mü olur?' diyorlardı.
Kaşımın gözümün karalığını kullanıyordum en son silah olarak, ‘Bizim
oraların kızıyım vallaha!' diyordum.”
“Batı”da, büyük şehir ortamında büyüyen Kürt gençlerin kimliklerini
keşfetme hikâyeleri… Kâh “Türkler” tarafından, kâh “gerçek Kürtler”
tarafından yadırganarak… Kendilerini türlü türlü eksikli hissedip, bir
yandan da her şeye eleştirel bakarak… Kâh hüzünlü, kâh eğlenceli,
kâh içine kapanmaya iten, öfkelendiren, kâh öğretici, olgunlaştırıcı
bir kendini bulma tecrübesi… Alev Karaduman, birçok hikâyeyi,
gözlemlerine ve kendi arayışına katarak, heyecanla, hevesle anlatıyor.
Gülten Kaya'nın önsözüyle…