İbni Mülcem, parlayan kılıcıyla son sürat Hz. Ali'nin (r.a.) üzerine saldırdı ve alnına bir darbe indirerek acı bir sesle; "Hüküm Allah'ındır, ey Ali! Ne senin ne de ashabınındır." diye bağırdı.
İmam Ali, darbenin gücüyle yere düşmüş, İbni Mülcem'e bakarak; "Kabe'nin Rabbi'nin hakkı için emeline eriştim." dedi sonra etrafındakilere; "Adamı kaçırmayın" diye ekledi.
Cemaat birden İbni Mülcem'in üzerine yüklenerek etrafını sardı, o ise elindeki kanlı kılıcıyla kendini savunmaya başladı. Kimse yanına yanaşmaya cesaret edemiyordu, derken Mugure İbni Şu'bu eline geçirdiği bir kaftanı usta bir çalımla fırlatıp kılıcına dolaştırmayı başardı, fırsat vermeden üstüne atlayarak kılıcı elinden almayı başardı ve göğsüne oturdu. Şebib ise bu kargaşadan yararlanarak mescitten sıvışıp kaçtı.
İbni Mülcem, parlayan kılıcıyla son sürat Hz. Ali'nin (r.a.) üzerine saldırdı ve alnına bir darbe indirerek acı bir sesle; "Hüküm Allah'ındır, ey Ali! Ne senin ne de ashabınındır." diye bağırdı.
İmam Ali, darbenin gücüyle yere düşmüş, İbni Mülcem'e bakarak; "Kabe'nin Rabbi'nin hakkı için emeline eriştim." dedi sonra etrafındakilere; "Adamı kaçırmayın" diye ekledi.
Cemaat birden İbni Mülcem'in üzerine yüklenerek etrafını sardı, o ise elindeki kanlı kılıcıyla kendini savunmaya başladı. Kimse yanına yanaşmaya cesaret edemiyordu, derken Mugure İbni Şu'bu eline geçirdiği bir kaftanı usta bir çalımla fırlatıp kılıcına dolaştırmayı başardı, fırsat vermeden üstüne atlayarak kılıcı elinden almayı başardı ve göğsüne oturdu. Şebib ise bu kargaşadan yararlanarak mescitten sıvışıp kaçtı.